ALEXANDRA MONİR || LABİRENT
Rüya Kız soğuk havada dolmuş beklerken blog yorumu yazmaya gelmiş 😉
Umduğumdan daha eğlenceli ve bol gizemli mistik bir kitap.
Yazarın kalemi çok iyi. Ne gereksiz betimlemeler var ne de anlamsız uzatmalar. Özellikle karakter yaşının 17 olduğunu hesaba katarsak fazlasıyla yaşının hakkını verdiğini söyleyebilirim.
Ne bencilce hareketler, ne kaprisli tavırlar, ne de hayata isyankar yakarışlar. Herşey yerli yerinde, bir kişi dışında!
Sebastian Stanhope...
İngilterenin yirmi birinci yüzyılında Wickersham düşesi olan on yedi yaşında genç bir kız.
Anne ve babasını, on sekizinci yüzyıldan beri ailelerine ait olan Wickersham kasabasını ziyaret ettikleri bir gezi sırasında yangında kaybeden Imogen, bu kasabaya küser ve ne çok sevdiği kuzini Lucy ne de dük olan büyükbabasını ziyaret eder. Aradan geçen yedi yıldan sonra her ikisinide kaybettiğini öğrenen İmogen, artık hayatta kalan, Rockford Hanedanlığının son üyesidir. Ve Amerika'dan İngiltere'ye, küstüğü topraklara yeni ünvanı ile dönüş yapar.
Kim düşes olma fikrine karşı koyabilir ki zaten 😆
Çocukluğundan hatıralarında kalan Rockford malikanesinde en çok Labirent bahçesi korkutuyor onu, kasabaya geldiğinde istemsizce elinin tek hareketiyle çıkan alevler, malikanenin bahçesisinde tek dokunuşuyla yeşeren güller ve koca evin içinde duyduğu garip seslerde cabası.
Hepsinin bir cevabı var, lakin bende İmogen kadar en çok ailesini kaybettiği yangına neyin sebep olduğunu öğrenme derdindeydim.
...
İmogen henüz on yaşındayken aşık olduğu Sebastian'i Lucy'e kaptırır. Yıllar sonra geriye döndüğünde Sebastian pek de dost canlısı bir şekilde karşılamaz yeni düşesi...
Ve merakla son sayfasına kadar referans yapılmasına bile alışamadığı yeni ünvanı ile birlikte bir çok sırı çözmeye çalışıyor.
Okunması gereken keyifli bir kitap ve benim çekinmeden tavsiye edebileceğimden :)