Herkese merhaba 🙋
Kalem kılıçtan keskin derler. Silahı ise ikiye katlar. Dünyayı değiştirecek bir şeydir kalem.
💢💢💢💢💢
İş yoğunluğuydu ramazandı derken epey kayboldum buralardan. Bu kayboluşu sonlandırmak için karşınıza harika bir kdrama incelemesi ile geleyim istedim. İzleynler ne kadar harika olduğu konusunda benimle hemfikirdirler, henüz izlemeyenler içinse izlemek için güzel bir fırsat olacak.
Dizimiz yine bir Tvn şaheseri, şaşırdık mı? Tabiki hayırrrrrr.. Adamlar senaryo konusunda bence olayı allah-u ekber dağlarına çıkardılar bile. Konu yine çok ama çok orijinal. Tabi yine manasızca inandıkları reenkarnasyon olayı bu dizi de epeyce var ama izlerken nasıl desem, asla sırıtmıyor. Aksine önceki hayatlarını izlemek resmen ağza çalınan bal gibi tat bırakıyor izleyicide.
Karakterleri sırasıyla anlatmak istiyorum ki bu kısma zevkle iştirak ediyor olacağım 😍
Başrol de köfte dudaklımız, giyim ve kuşamıyla her zaman aykırı olmayı başaran adamımız Yo Ah In var. Sağlık nedeniyle askerliği askıya alınan köftemiz iyi ki de askere gidememiş dedirtiyor. (Tabi sağlıkta önemli ama onun önlemini aldı diye düşünüyorum)
Dizideki kendisini, G.Kore'nin Stephan King'i olarak adlandırılan yazar Han Se Joo olarak izliyoruz. Yakışıklı, romantik çokça kibirli bir görünüme sahip olmasından dolayı okur çevresi tarafından kendisine "Yazarların idolü" lakabı verilir. Bir gün imza için yolu Chicago'da mistik bir kitap kafesine düşer. Orada gördüğü daktiloya hayran kalır ve sahibinden ister. Adam daktiloyu vermek istemez ve Se Joo daktiloyu almadan G.Kore'ye geri döner. Ardındaysa çılgın bir daktilo bıraktığındansa haberi yoktur. Adam bu çılgınlığa dayanamaz ve daktiloyu Se Joo'ya göndermeye karar verir. Daktiloyu karşısında gören Se Joo önce şaşırır, sonra sevinir ve en sonunda daktiloyu atmak ister 😂😂 Ahaha bu kısımlarda daktilonun dili olsada konuşsa 😛
Dizideki kendisini, G.Kore'nin Stephan King'i olarak adlandırılan yazar Han Se Joo olarak izliyoruz. Yakışıklı, romantik çokça kibirli bir görünüme sahip olmasından dolayı okur çevresi tarafından kendisine "Yazarların idolü" lakabı verilir. Bir gün imza için yolu Chicago'da mistik bir kitap kafesine düşer. Orada gördüğü daktiloya hayran kalır ve sahibinden ister. Adam daktiloyu vermek istemez ve Se Joo daktiloyu almadan G.Kore'ye geri döner. Ardındaysa çılgın bir daktilo bıraktığındansa haberi yoktur. Adam bu çılgınlığa dayanamaz ve daktiloyu Se Joo'ya göndermeye karar verir. Daktiloyu karşısında gören Se Joo önce şaşırır, sonra sevinir ve en sonunda daktiloyu atmak ister 😂😂 Ahaha bu kısımlarda daktilonun dili olsada konuşsa 😛
Se Joo önceki hayatında, Japon sömürgesinin en yoğun olduğu Joseon döneminde yaşayan Seo Hui Young olarak yaşamış. Joseon'un bağımsız olması için canla başla çalışıyor ve bunun için kurulan gizli örğütün eylemlerinde öncülük ediyor. Burada da gazete, dergi ve kitap yazarlığı yapıyor. Joseo'nun bağımsızlığı için omuzuna yükeldiği sorumlulukları o kadar fazlaydı ki, onu her izlediğimizde gözlerinde ki o hüzünlü bakış resmen insanın içini acıtıyor. Adam o kısımları oynamamış yaşamış resmen. Hayatta en sevdiği 3 şey, ülkesi, Ryu Soo ve Shin Yul. Reenkarne de sürekli söylediği "bu hayatta her şeyden vazgeçiyorum ama bir daha doğduğumda yeniden karşılaşacağız ve bu sefer asla vazgeçmeyeceğim" sözleri bakalım kabul olacak mı 😛
Kızımız, Jeon Seol uzun yıllar, daha Se Joo çaylak bir yazarken hayranıdır ve bu hayranlığı popüler bir yazar olana kadar devam ettirir, taki bazı nedenlerden ötürü anti-fanı olana kadar 😋 Kendisi lise yıllarında atıcılık sporuyla ilgilenir ve eline silah aldığı bir gün geçmiş hayatından gördüğü sahne eline bir daha silahı alamamasına neden olur. Milli sporculuğu bırakır ve veterinerlik okur. Yarı zamanlı olarak hem veterinerlik hem de kuryecili yapmaya başlayan Jeon Seol, teslim etmek için aldığı paket ona hayatının fırsatını sunar. Paket hayranı olduğu yazar Se joo'ya ait olunca fırsattan istifede etmede eksik kalmaz ve bu şekilde yollarının kesişmesini neden olur. Olayların tamamı da bu noktadan sonra başlar. Ya zavallı Se Joon 😀 Köpekle olan imtihanı hala gözlerimin önünden film şeridi gibi geçiyor 😀
Önceki yaşamında kızımızın adı Ryu Su Hyeon'dur. Babası eski Joseon savunucularından ve bir gece yarısı evinde öldürülür. Japon askerlerinden kaçmaya çalışan Ryu Su'yu maskeli bir adam tarafından kurtarılır ve ona şehirdeki Carpe Diem barına gitmesini orada saklanmasını söyler. Erkek kılığında Carpe Diem'de çalışmaya başlar. Yıllar içerisinde o da direnişçiler arasına girer ve grubun keskin nışancısı olur. Yaşadığı masum aşkı, abi gibi sevdiği Carpe Diem patronu, Anastasia ve Samsari halleri kesinlikle diziyi izletenlerden biri. Şahsen ben günümüzde ki hayatından çok buradaki hayatını daha çok sevdim.
İşte hayatınızda görüp izleyebileceğiniz, en sevimli, en ponçik, en casper'ı gölgede bırakan hayalet Yoo Jin Oh 💕 Kendisi 80 küsür yıl boyunca daktilo içerisinde esir kalmış bir hayalettir. Bir gün geçmişten hayal meyal hatırladığı adamı karşısında görünce tee Chicago'lardan peşine takılır ve gerçeği yavaş yavaş keşfetmeye başlar. Karşılaştığı bu adam onun yıllardır özlemini duyduğu kadına da ulaştırınca gerçeği öğrenme isteği kaçınılmaz olur. Geçmişte beraber olduğu insanlar neden reeankarne olupta kendisinin olamaması üstüne bir de daktilo içerisinde mahkum olması o dahil herkesin merak konusu. Ah ve bir amacı daha vardır. Yıllar önce verdiği söz. Bu sözü tutmak adına türlü türlü anlaşmalar bile yapar sevimli hayaletimiz.
Kendisi 1930'lu yıllarda Carpe Diem'in biricik patronu Shin Yul'dur. Zengin bir ailenin oğlu ve Joseon'nun kurtuluşu için mücadele verenlerde ikinci sıradadır. Sevdiği kadına açılamayanlarda da ikinci sıradadır. Hayata hep ikinci sırada başlamışsa demek ki 😋 Ryu So'yu seviyor ve onunla mutlu olmak istiyor. Yanlış anlaşılmasın öyle gereksiz ihtiras falan yok, izlenebilecek en masum aşkı yaşıyor. Hui Young'dan sonra en çok Shin yul için üzüldüm, hem bu dönemde hem de günümüz döneminde. Aradığı soruların cevaplarını bulduğunda açıkcası bende o kadarını beklemiyordum. Ama adam ne yapsın seven adam sonuçta aksini yapsa daha mı iyiydi 😞
Joseon dönemi - bu üçlü her zaman kalbimizde yaşayacak
Günümüz
Bazı diziler vardır o kadar sıkıcı sahneleri var ki elin mouse gider ve bir iki dakika atlarsın, dizi az hızlansın da bi'şeyler izleyelim dersin. İşte o bu dizi de olmuyor. Her saniyesini kaçırmadan izlemek istiyorsun keşke biraz daha uzun olsaydı diyorsun, diyorsunda diyorsun. Eski dönem dizilerden pek hazetmeyen ben özellikle bunun eski dönem bölümleri ile adeta aşk yaşadım.
Sevgili senarist abla, eski dönem hikayesini ayrı bir dizi olarak yazmalısın, bizi böyle trene bakar gibi pc'ye boş boş bakar halde bırakmamalısın.
Sevgili senarist abla, eski dönem hikayesini ayrı bir dizi olarak yazmalısın, bizi böyle trene bakar gibi pc'ye boş boş bakar halde bırakmamalısın.
İnsanlık olarak hüzünlü aşkları çok seviyoruz 😥 aşk kavuşulmadığında gerçek aşk olur zırvalarını tabi ki de yapmayacağım. Zira burada öyle bir durum söz konusu değilken bile bence gayet dibine kadar gerçek aşkı yaşadılar.
Ve bence Shin Yul'un yaşadığı aşkta kendisine göre gayet gerçek bir aşktı.
Her bölüm, her sahne, her an birbirinden harika ve duygu yüklüydü, akıllara kazınacak bölümlerden bir kaç yüz tanesinden sadece bir kaçı sizlerle 😋😋
Sevdiğim sahnelerde vol-1
ya nasıl tatlı dans edişleri vardı 😍
Sevdiğim sahnelerde vol-2
Bu anı iyi izleyin eyyy drama severler. Zira biz izleyicilerde en az Se Joo kadar şok oluyoruz 😁
Ahh be zalımın evlatları, böyle içten ağlayıp bizi de ağlatmayı nereden öğrendiniz.
Sevdiğim sahnelerde vol-3
Aslında daha çok sahnem var da işte gözü kor olasıca spoilerrr endişesi mani oluyor yüklememe..
Sevdiğim sahnelerde vol-4
Sonraki hayat için verilen sözler..
Son olarak ağlaya ağlaya izlediğim bölümden ağlaya ağlaya paylaştığım an
Koskoca dizi tabiki sadece bu üç karakterden oluşmuyor. Geçmişten yine günümüze gelen kötüler, daha çok kötüler ve iyiler de var ama bunlar varken onları anlatmak hiç içimden gelmedi . Spoiler endişesiyle konunun çok daha fazla detayına inemedim ama izleyince burada yazanların ne demek olduğunu anlayacaksınız. Güvenin bana..
Tabi ki diziye ait harika ost'lar var. Ama ben en çok çok çok bunu seviyorum. Sizlerde dinleyin..
Ve buşahane ost ile dizinin künyesini inceleyebilirsiniz.
Hatta bence siz direk diziyi izlemeye başlayın 💙
Adı: Chicago Typewriter |
Tür: Romantik, Komedi, Fantastik
Yönetmen: Kim Cheol-Kyu
Tür: Romantik, Komedi, Fantastik
Yönetmen: Kim Cheol-Kyu
Senarist: Jin Soo-Wan (Kill Me Heal Me senaristi)
Yayıncı: tvN
Bölüm Sayısı: 16
Yayın Tarihi: 7 Nisan 2017
Yayın Günleri ve Saati: Cuma & Cumartesi – 20:30
Dili: Korece
Ülke: Güney Kore
Oyuncular:Yo Ah-In - Han Se-JooLim Soo-Jung - Jeon SeolGo Kyung-Pyo - Yoo Jin-O
Konusu:
Dizi, 1930’lu yıllarda Japon sömürgesi altında yaşayan ve reenkarnasyon ile günümüzde tekrar dünyaya gelen üç arkadaşın etrafında dönmektedir. Günümüzde bu yarkadaşlardan biri kitapları çok satan bir yazar, biri gizemli bir hayalet yazar ve diğeri ise kitapları çok satan yazarın fanı olarak yaşamaktadır.O zaman dizinin upppuzun fragmanınıda izleyelim
💥💥💥💥💥💥💥💥💥💥💥
Hayatımızın Kdramasız ve Kitapsız geçmemesi dileğiyle efenim..